ALIŞKANLIK ON: İtaatkâr Çocuklar Yetiştirin


Son Derece Etkili Hıristiyanların Alışkanlıkları

“Bilge oğul babasını sevindirir, akılsız oğul annesine keder verir.” — Süleyman’ın Özdeyişleri 10:1


Bu bölüm, çocukları eğitme ve disipline etme konusunu işler ve özgüvenli çocuk yetiştirmeyi ele alan önceki bölümü tamamlar. Dengeli ebeveyn-çocuk ilişkisinin iki özelliği — onaylama ve disiplin — birlikte işler. Onaylamayla oluşan güçlü dostluk, onları Rab’bin yollarında eğitme programımızı destekler. Onaylamanın eksikliği özgüveni eksik çocuklar ortaya çıkarabilir; fakat disiplin ve itaate gelince, ebeveynin tutarlı, sevgi dolu, adil ve kararlı disiplini ile çocuğun neşeli itaati arasında çok daha doğrudan bir ilişki vardır. Char ve ben, her bir çocuğumuzla saygı duyup, keyif alıp, onları sevip zaman geçirmemizin hâlâ faydasını görüyoruz. O yıllarda aramızda oluşan güçlü dostluklar ve saygı, bugün de büyümeye devam ediyor; çünkü evimizdeki itaatkâr çocuklar, toplumda itaatkâr yetişkin vatandaşlar oldular.


Önceki bölüm keyifliydi, ancak bu bölümdeki “ilaç”, o bölümün “sağlığına” önemli katkı yapar. Bu bölümdeki derslerin sonuçları, oğullarımızın hayatında hâlâ görülüyor ve onları paylaşmaya cesaret buluyorum. Küçük dozlarda tutarlı, sevgi dolu ve kararlı eğitim, uzun yıllar sürecek faydalar sağlar. Bu, genç bir fidanı belli bir yönde büyümesi için eğitmeye benzer — ağaç büyüyüp güçlü hâle geldiğinde, istenilen pozisyonda sabit kalır.


“Ceza” terimi kasıtlı olarak kullanılmaktadır. Suçlular için hapishane veya çocuklar için şaplak olsun, ceza adaletin yerine gelmesidir. Elbette merhametin de rolü vardır; fakat adaletsiz merhamet yalnızca adaletsiz değil, aynı zamanda merhametsiz olur. “Islah kurumları” düzeltmede büyük ölçüde başarısız olmuşlardır; çünkü suçluyu kurban hâline getirmişlerdir. Çocuklarımızı cezalandırdığımızda onlara, davranışların ve seçimlerin sonuçları olduğunu ve Tanrı’nın standartlarının ciddiye alınması gerektiğini öğretiriz. Bu konunun daha kapsamlı tartışmasını C.S. Lewis’in God in the Dock kitabındaki “The Humanitarian Theory of Punishment” (Cezanın Hümanist Teorisi) bölümünde bulabilirsiniz.


İtaat ve Özgüven


Ebeveynlik deneyimimizin başından itibaren Char ve ben çocuklarımızın itaatsizliğinin sorumluluğunu üstlendik. Yıllar boyunca farklı ebeveynlerin disiplin politikalarını — ya da bunların yokluğunu — gözlemlemek, ilk varsayımımızın doğru olduğunu doğruladı. İstisnalar olsa da, çocuklar genelde itaatkâr değillerse, sorumluluk ebeveynlere aittir. “Ey çocuklar, Rab’de anne babalarınıza itaat edin. Çünkü doğru olan budur” (Efesliler 6:1). “Çocuklar, her konuda anne babanıza itaat edin. Çünkü bu Rab’bi hoşnut eder” (Koloseliler 3:20). Bu ayetler çocuklara hitap etse de, onlara öğretmek ebeveynin sorumluluğu değil midir? İlginçtir ki, itaati öğretmek bir çocuğun özgüvenine de katkıda bulunur.


Süpermarkette itaatsiz çocuklarını azarlayan ebeveynleri gördüm. Ses tonlarında suçlayıcı bir öfke vardır: “Neden bu kadar itaatsizsin? Neden beni dinlemiyorsun? Neden söylediğimi yapmıyorsun?” Çocukları kamuya açık bir yerde azarlamak, onların itaatine çok katkı sağlamaz; özgüvenlerine ise hiç sağlamaz. İçimde bazen yaramaz bir taraf vardır. Eğer cesaretim, çocuğun işbirliği ve ventriloqluk yeteneğim olsaydı, suçlanan çocuğun ağzına şu sözleri koyardım: “Çünkü bana hiç itaati öğretmedin. Bunu benden tutarlı şekilde hiç istemedin.” Çocuklar davranış sınırlarının nerede olduğunu ve bunların uygulanacağını bildiklerinde, o sınırlar içinde güvenle nasıl davranacaklarını öğrenirler. Nerede sınır olduğunu bilmezlerse, sınırları bulmak için sürekli test yapma ihtiyacı hissederler. Bu yüzden genellikle kararsız ve özgüvensiz olurlar.


İyi tanımlanmış, tutarlı ve kararlılıkla uygulanan davranış sınırları, çocuğun özgüvenine ve karakter gelişimine büyük katkı sağlar. Bu geleceğin yetişkinleri, itaati erken öğrenmezlerse, ömür boyu sürecek bir engelle yaşarlar. Anneler ve babalar, itaatkâr, sorumlu, şefkatli ve olgun yurttaşlar yetiştirme konusunda muazzam bir ayrıcalığa ve sorumluluğa sahiptir.


Rab’bin yolları hem davranışları hem tutumları kapsar. Eğitim programımızda ve disiplin politikamızda, iyi davranışları ve iyi tutumları öğretmeye çalıştık. Çocuklarımızın yalnızca doğru davranmalarını değil, doğru düşünmelerini de istedik. Bu, bizim fikirlerimizi paylaşmak zorunda oldukları anlamına gelmiyordu. Yine de, doğru tutumlara sahip olmaları gerekiyordu. Örneğin, yalnızca itaati değil, aynı zamanda istekli, neşeli ve hızlı itaati de şart koştuk. Bunu teşvik etmek için, “Tamam, Baba” ya da “Tamam, Anne” diye cevap vermelerini beklerdik. Eğer mızmızlanıyorlarsa, “Şimdi aynı şeyi tekrar söyle, ama sesindeki mızmızlığı çıkar,” derdik. Doğru yapana kadar beklerdik. Çocuklarımızın büyüyüp neşeyle nasıl itaat edeceklerini ve bize nasıl ilişki kuracaklarını bilmelerini istedik. Böylece kendi başlarına kaldıklarında, göksel Babalarına da neşeyle itaat etmeye hazırlanmış olurlardı.

Oğullarımızdan hiçbiri pısırık değildi. Öyle olmalarını istemedik. Yine de kişiliklerinin gücünün kontrol altında kalmasını istedik. Örneğin, oğullarımızın birbirlerini dövmelerine asla izin vermedik. Görüşlerini, seslerinin yüksekliğiyle veya fiziksel güçle değil, fikirlerinin gücüyle ikna edici şekilde ifade etmeleri gerekiyordu. Onları bu süreçten geçirmek için zaman ayırmak, özgüvenlerini geliştirmelerine yardımcı oldu. Onlarla fikir tartışmaları yaparken, hâlâ biri, iyi gerekçelerle bir fikrime başarılı şekilde karşı çıktığında büyük keyif alırım.


Düzenin Tanrısı


Ebeveynlerin çocukları üzerindeki sorumluluk ve otoritesi, düzen Tanrısı’ndan gelir. Tanrı, bu dünyadaki geçici durumda bile ailede, kilisede ve toplumda düzen ister. Aile, Tanrı’nın düzeninin önce öğretildiği ve uygulandığı arenadır. Çocuklar bir günlüğüne okula gitmek için ya da daha sonra aylarca veya yıllarca evden ayrıldıklarında, evde öğrendikleri davranış ve tutumları yanlarında taşırlar. Bunun ötesinde, itaati ve düzeni öğrenmenin çok daha derin bir nedeni vardır.


Tanrı’nın suretinde yaratılmanın muazzam ayrıcalıkları ve sorumlulukları vardır. Bunları anlamak için yalnızca yeryüzündeki yaşamın ötesini, ebedî hayatı düşünmek gerekir. Etkili Hristiyanlar olmak, yalnızca cennette mi yoksa cehennemde mi sonsuzluk geçireceğimiz sorusunun çok ötesine geçer. Tanrı, evreninde sonsuza dek kendisinin tapınanları ve naipleri olacak krallar ve kâhinlerden oluşan kraliyet bir topluluk yetiştiriyor. Bu ebedî planın doğru işlemesi için, bu yaşamda itaati öğrenmemiz gerekir. Bu hayattaki deneyimlerimiz, itaati iyi öğrenmemizi ve sorumluluk sahibi olduğumuzu kanıtlamamızı sağlar. İyi öğrenirsek, gelecek yaşamda ayrıcalık, hâkimiyet ve kendini gerçekleştirme gibi ebedî ödüller vardır. Tanrı’nın her birimiz için hayalini gerçekleştirmeye hazırlanmak — en iyi hâlimiz olmak — ebeveynlerin çocuklarını eğitmesiyle başlar. Egemenlik kapasitesiyle özgür irade, insanı diğer tüm hayvanlardan farklı kılar. Aynı zamanda itaati öğrenmeyi gerekli kılar ve ebeveynler bu süreci başlatma sorumluluğuna sahiptir.


Çocuklarla Dostluk


Hem çocuğunuzun arkadaşı olup hem de disiplin uygulamak çelişkili değildir. 9. Bölüm’de (Özgüvenli Çocuklar Yetiştirin) açıklandığı gibi, oğullarımızla onaylayıcı, güçlü dostluk ilişkileri geliştirdik. Bu bölümde ise, disiplin programımızı pratikte nasıl uyguladığımızı paylaşıyorum. Bildiğim kadarıyla, bu iki rol oğullarımızın zihinlerinde asla karışmadı. Kendimizi tutarsız davrandığımızı hiç hissetmediler. Onlara karşı duruşumuzun destekleyici olduğunu biliyorlardı. Yine de, davranışları gerekli kıldığında rolümüz otomatik olarak değişirdi. “Arkadaşları”, Tanrı’nın kanun uygulayıcısına dönüşürdü — her ikisi de aynı kişide. Biraz daha açıklayayım.


“Arkadaş” rolüm ile “yargıç” rolüm birbirini asla engellemedi. Disiplinden kaynaklanan kırgınlıkları oyun zamanlarımıza taşımadık. “Duruşma” açıldığında, onlar da arkadaşlık unsurunu kullanarak iltimas sağlamaya çalışmadılar. Çocuklarınızın arkadaşı olmak istiyorsanız, disiplin konusunda yumuşak başlı olmanın şansınızı artıracağını düşünmeyin. Sizi daha çok sayarlar. “Dahası, beden babalarımız bizi terbiye ederlerdi, biz de onlara saygı duyardık” (İbraniler 12:9). Size duydukları saygı, disiplininizde yumuşak olup olmamanıza dayanmaz; bütünlük ve adaletinize dayanır. Bütünlük, düşündükleriniz, söyledikleriniz ve yaptıklarınız arasındaki sıkı tutarlılıktır. Adalet ise açık ve adil kuralların tutarlı ve tarafsız şekilde uygulanmasıdır. Siz tutarlı ve adil olursanız, yargıç ve baş icra memuru rolünüz, dostluğunuza asla gölge düşürmez.


Sevgi Dolu ve Kararlı Disiplin


1970’lerin başında Bill Gothard’ın verdiği bir “Temel Gençlik Çatışmaları” seminerine katıldık. Aşağıdaki fikirlerin bir kısmını o zaman öğrendik; diğerlerini yıllar içinde ekledik. Bu 16 ilkeyi bir akademik teori olarak değil, bizzat uyguladığımız yöntemler olarak paylaşıyorum. Onları onaylayıcı, saygılı ve sevgi dolu bir atmosferde alışkanlık hâline getirerek uygularsanız, Tanrı’nın çocuklarınızı özgüvenli ve itaatkâr kılmak için kullanacağı sürece önemli katkılar sağlarlar.


1. Koca ve eş sınırlar üzerinde anlaşmalı.


Çocuklar zayıf halkayı fark eder. İmkân bulurlarsa ebeveynleri bölerek disiplinden kaçarlar. Her iki ebeveyn eşit derecede kararlı olduğunda bile kuralları uygulamak yeterince zordur. Anlaşmazlık, işi daha da zorlaştırır ve çocuğu şaşırtır. Çocuklarımızdan itaat sağlamanın başlangıcı, açık kurallardır. Kuralları kim uygularsa uygulasın, çocukların kuralların “sürekli yürürlükte” olduğunu anlaması gerekir. Ayrıca kurallarda uzlaşmak, ebeveynler için de gelişimsel bir deneyimdir; müzakere etmeyi öğrenir ve bu süreç adil, iyi kuralları doğurur.

2. Tutarlı olun; sözlerinizi tutun.


Bazı ebeveynler sadece öfkeliyken kuralları uygular. Bu, çocuğa itaatsizliğin bazen tolere edildiğini öğretir. Oysa ebeveynin ruh hâli gün be gün değişebilir; bu da davranışı “o anki duyguya” göre değil, “kurala” göre değerlendirmek için daha çok sebeptir. Zaruret sonucu, dikkatli düşünmeyle konan kurallar tutarlı şekilde uygulanınca, çocuk da tutarlı davranmayı öğrenir.


Eylem, tehdidden etkilidir. Tehditler hızla boşa düşer. “Ceza vereceğim” deyip vermediğinizde, sözlerinizin bir anlamı kalmaz. Çocuğunuz hesap verebilirliğini geliştirme fırsatını kaybeder, siz saygınlığınızı yitirirsiniz, ilişkiniz yara alır. Ceza vaad edildiğinde ceza uygulanır; bu, çocukta adalet ve hesap verebilirlik duygusu geliştirir.


3. Açık kurallar koyun.


Açık kurallar uygulamayı kolaylaştırır. Kurallar, hayatın içindeki durumlara cevap olarak geliştirilir. Çocuğun neyi yapıp yapamayacağı, neyi yapması ve yapmaması gerektiği kurallarla netleşir. Kurallar açık olduğunda, çiğnendiği de herkesçe bilinir. Bu da suçun tespiti için gerekli zemini sağlar.


Kuralları vermekle kalmayıp açıklamalıyız da. Bu, çocuklara hayatı anlamlandırma fırsatı veren, hayatla bağlantılı öğretim anlarıdır. “Çünkü ben öyle dedim” demek pek bir şey öğretmez. Ama şu açıklama öğretir: “Bunu ona söylersen duygularını incitirsin. O da üzülür, belki seninle oynamak istemez. Bu da seni üzer.”


4. Önceden kural yoksa, ilk suça ceza yok — sadece öğretim.


Çocuklar, bir şeyin yanlış olduğunu siz yanlış diye tanımlayana kadar bilmez. Çocuklar büyüdükçe güçlenir, yaratıcı olur ve daha çok şey yapabilir. Kural listesi de gelişimle birlikte güncellenmelidir. Bazen ebeveynler, muhtemel yanlışları çocuk denemeden önce öngörebilir; böylece kuralı önceden koyabilir. O zaman ilk suçta ceza verilebilir. Ancak yeni durumlar yeni yanlışlar doğuruyorsa ve kural yoksa, ilk suçta ceza değil, öğretim yapılmalıdır.


5. Erken başlayın.


Bebekler bile “evet” ve “hayır”ın anlamını öğrenebilir. Yeni doğan bebeğiniz izin verilirse, beşiğinden tüm evinizi ve bütün etkinliklerinizi yönetir; ışıkların ne zaman kapanacağına, ne zaman oynanacağına o karar verir. Dan doğumdan sonra sekizinci günde eve geldiğinde ilk karşılaşmamızı yaşadık. Hayatında ilk kez, uyku saati geldiğinde ışıklar kapandı. Anlaşılır biçimde ağladı. Yumuşak ama kararlı biçimde, ışıklar söndüğünde ağlamaması gerektiğini öğrettik. Önce fiziksel bir rahatsızlık olmadığını kontrol ettik, sonra tekrar kapıyı kapattık. Tekrar ağlayınca, odaya girip kararlı bir “Hayır!” dedim ve çıktım. Sustı; oysa gerekirse kendini uyuyana kadar ağlamaya bırakma konusunda önceden anlaşmıştık. Aylar ilerledikçe, emekleyen bebeklere nereye gidebileceklerini, yürümeye başlayanlara ellerini nereye koymanın güvenli olduğunu yumuşak ama kararlı biçimde öğretmek mümkündür ve gereklidir. Çocuklar erken dönemde ailenin sorumlu ve hesap verebilen üyeleri olmayı öğrenebilir.


Her Noel evimizde “yasak meyve”miz vardı — sehpanın üstündeki narin bir kil seramik Nativite (Doğuş) seti. Erişim mesafesinde olmasına rağmen dokunmaları yasaktı. Bu, itaat etmeyi öğrenmeleri için fırsattı. Yıllarca o takımı keyifle kullandık. Sonunda bozulmasının nedeni istismar değil, çok kez paketlenip açılmasıydı. Çocuklar erken yaşta itaati öğrenebilir. Bunu en kolay öğrenebilecekleri dönemde onlara bu fırsatı vermemezlik etmeyelim.


6. Disiplini özel bir yerde uygulayın.


Öğretme ve disiplin amacımız utandırmak değil, öğretmek ve cezalandırmaktır. Başkalarının önünde ceza alan çocuk, ebeveyninin talimatlarına değil, utancına odaklanır. Bunu erken öğrendiğim için minnettarım. Oğullarımızla yaptığımız eğitim zamanlarının verimli ve mahrem olmasının bir nedeni, yalnız bir yere çekilip tüm dikkati birbirimize vermemizdi.


7. Çocuğun iyi olmaya çalıştığını ama hata yaptığını kabul edin.


Hepimiz doğru yapmak isterken yanlış yaptığımız gerçeğiyle yaşarız. Oğullarımızın yüreklerini biliyorduk; Tanrı’yı hoşnut etmek ve itaat etmek istediklerini de. Ceza öncesinde suçu konuşurken, doğru yapmak istediklerini bildiğimizi dile getirirdik. Çocuğa “kötüsün” demeyin; “Bu, yapılması kötü bir şeydi” deyin. “Sen kötü bir çocuksun” demek, ileride hem ebeveynin hem çocuğun aleyhine işleyecek “kötü” bir öz-imaj inşa eder. “Sen iyisin, ama kötü bir şey yaptın” demek, çocuğa yükselmesi gereken iyi bir imaj verir; aynı zamanda yanlış yaptığı ve bunun cezasını hak ettiği gerçeğini kabul eder.


8. Öfke değil, üzüntü gösterin; tövbe atmosferi oluşturun.


Üzüntü yüreği yumuşatır; öfke katılaştırır. Öfkemize ve saldırımıza çocuğun doğal tepkisi savunmadır. Çocuklarımız itaatsizlik ettiğinde öfkelenmediğimiz pek az zaman olur. Hiçbir sorumlu ebeveyn, öfkeyle cezalandırmak istemez. Fakat bu, cezayı ertelemeye yetmez. Duygularınızı kontrol edin, sükûnetinizi koruyun, öfkenizi üzerinizden atın ve doğru olduğu için sürece devam edin — öfkeli olduğunuz için değil.

Üzüntüye verilen cevap üzüntüdür; tövbenin öncüsüdür. Hâkim duygunuz her zaman üzüntü olmayabilir ama ceza anında gösterdiğiniz duygu üzüntü olsun. Kaç kez gözlerimde üzüntüyle, “Ah Danny, babanı itaatsiz görmesi ne kadar üzüyor!” ya da “Ah Joey, sana şaplak atmak zorunda olmam babanı ne kadar üzüyor!” diye içlendim… Çocuklarımızın hatalarına gerçekten üzüldüğümüz izlenimi, kalıcı olur. Çocuklarımızı seviyorsak, yanlışlarını görmek bize acı verir. Oğullarımıza çoğu kez gözyaşları içinde şaplak attığımı bilirim.


Geçmişte öfkeyle cezalandırmış olabilirsiniz. Kontrollü disiplin biraz pratik gerektirebilir. Çocuklarınıza karşı şeffaf ve dürüst olmak, ebeveyn gururuyla araya mesafe koymaktan daha iyidir. Hata yaptığımızda itiraf eder, af dileriz. Bu, saygınızı azaltmaz; tam tersine, gerçek dürüstlüğünüz ve itirafınız daha fazla saygı kazandırır. Çocuklar, itiraf edilen zayıflıkları bağışlar. Zayıflıklarımızı itiraf edip af dilemek, onlarda Tanrı’ya ve insanlara karşı geliştirmelerini istediğimiz tavrı modelleme fırsatı verir.


9. “Hata kimde?” sorusuyla suçu tespit edin.


Çocuk kısa sürede “Bende” demeyi öğrenir. Açık kurallar önemlidir. Açık kuralı anlayan çocuk, onu çiğnediğini de iyi bilir. Çocuktan bu soruya cevap vermesini istemek, disiplin zamanını başlatanın kendi yanlış davranışı olduğunu kabul etmesini sağlar. Çocuğun suçunu kabul ettiğini duymak, merhametli ebeveyne büyük bir ferahlık verir. Artık gönül rahatlığıyla, güvenle ilerleyebiliriz. Aldığı cezayı çocuğun kendisi hazırlamıştır. Ebeveynler, “ceza bizim suçumuzmuş” gibi sahte bir suçluluk taşımak zorunda değildir.


10. “Seni cezalandırmamı kim söylüyor?” sorusuyla otoriteyi kurun.


Çocuk kısa sürede “Tanrı” demeyi öğrenir. Bu, ebeveyne de bir otoriteye itaat ettiğini gösterir. Çocuk, nasıl ki çocuklar anne babalarına itaat ediyorsa, anne babaların da Tanrı’nın otoritesi altında olduğunu anlar. Bu, aile yargı sürecini onların zihninde daha nesnel ve adil kılar. Ebeveynler çocuğun peşine düşmüş değildir; ebeveynler, çocuklarını eğitme otoritesi altındadır. Çocuk büyür büyümez doğrudan Tanrı’ya karşı sorumlu olacaktır. Tanrı da “şaplak” atar: “Rab sevdiğini terbiye eder, oğulluğa kabul ettiği herkesi cezalandırır” (İbraniler 12:6). Hesap verme ve itaat, ömür boyu yaşayacağımız meselelerdir. Çocuklar bunu fevkalade anlayabilir; bu da işimizi kolaylaştırır. Biz cezayı uygularken Tanrı’ya itaat ediyoruz.


Çocukları itaatkâr yetiştirmek için, onları tutarlı şekilde disipline etmek üzere önce kendimizi disipline etmeliyiz. Char ve ben, tutarlı, sevgi dolu ve kararlı biçimde öğretip disipline etmeye kararlıydık. Hedeflerimiz Tanrı’nın istediğine dayalıydı. Bunu biz biliyorduk, oğullarımız da biliyordu. Aksi hâlde ebeveynin koruma içgüdüsü, oğullarımıza “zarar vermemize” engel olurdu. Otorite kullanmak için otorite altındayız. İtaati talep ettiğimizde itaat etmiş oluruz; itaatsizliğe izin verdiğimizde itaatsizlik etmiş oluruz.


11. Düzeltmenin doğru güdüsünü belirleyin. “Seni neden cezalandırıyorum?”


Çocuk şu cevabı vermeli: “Çünkü beni seviyorsun.” Çocuklar açıklamaları anlayabilir. Açıklama yaparak çocuklarımıza onur, saygı ve adalet öğretmiş oluruz. Yaptığımızın doğruluğunu bildiklerinde, cezayı daha az sarsıcı yaşarlar. Kutsal Yazı nettir: “Değneğini esirgeyen, oğlundan nefret eder; ama onu seven, onu zamanında disiplin eder” (Süleyman’ın Özdeyişleri 13:24). Çocuklarımızı sevdiğimiz için cezalandırırız. Cezadan kaçınmak için düşünebileceğimiz bin sebep vardır: “Çok tatlılar, çok sevimliler, çok masumlar. Öfkeliyken ceza vermek istemem. Onları yabancılaştırmak istemem. Nazik olmak isterim. Onları incitmek beni incitiyor.” Ama bu sebeplerin hiçbiri, ebeveynin açık bir kurala açık itaatsizliği adilce cezalandırmasını durdurmaya yetmez.


İyilik ve nezaket aynı şey değildir; her ikisi de Ruh’un ürünüdür (Galatyalılar 5:22). Hem iyi hem nazik olmamız gerekir. Ancak çocuğumu cezalandırırken nazik olmuyorum. Bu, normalde nazik olan tavrıma bilinçli bir istisnadır. Sevgi dolu, tutarlı ve kararlı ceza iyidir. Suçun sonuçlarını çocuk kendisi üzerine çağırmıştır. İyi ebeveyn sözünde durur ve cezayı uygular. Kötü vakitte “nazik” olan ebeveyn, çocuğa itaatsizliğin kabul edilebilir olduğunu öğretir. İyi ebeveyn doğru zamanda “nazik olmayan”ı yapar ve disipline eder. “Oğlunu disiplin et; çünkü onda umut vardır; onu öldürmeye kalkışma” (Süleyman’ın Özdeyişleri 19:18). “Her türlü disiplin, o anda sevinç değil acı verir; ama sonradan onunla eğitilmiş olanlara doğruluğun ve esenliğin ürününü sağlar” (İbraniler 12:11).


Fiziksel cezanın meşruiyetini de düşünelim. Bazıları ayrıcalıkları kısıtlama, ek görev yükleme, harçlıktan kesme, odaya kapatma, duvara baktırma, köşede bekletme gibi yöntemleri tercih eder. Oysa Kutsal Kitap sıkça “değnekten” söz eder: “Aptallık çocuğun yüreğine bağlıdır, ama disiplin değneği onu ondan uzaklaştırır” (Süleyman’ın Özdeyişleri 22:15).

Ne yazık ki bazı ebeveynler kontrolsüzdür ve öfkeyle cezalandırır. Kontrolsüz duygu her zaman trajiktir; küçüklerin beden veya ruhça yaralanması söz konusu olduğunda daha da trajiktir. Korkunç öyküler duyduk, kimimiz yaşadık. Çocuklara zarar vermek istemeyiz. Yine de, başkalarının fiziksel cezayı kötüye kullanması, bizim doğru kullanımımızı engellememelidir. Kötüye kullanılan nice iyi şey var, ama onları terk etmeyiz — yalnızca doğru kullanırız. Bazıları çok yiyor diye yemeyi bırakır mıyız? Bazıları fazla uyuyor diye uykuyu? Bazıları cinsel şiddet uyguluyor diye sevmeyi? Kötüye kullanıma çare, doğru kullanımdır; kullanmaktan vazgeçmek değil. Kutsal Yazı, çocuklarımızı dövmemizi (şaplak) öğütler; bunu sevgiyle, tutarlılıkla ve kararlılıkla yaptığımızda mükemmel sonuçlar alınabilir.


12. Şaplak sayısını önceden söyleyin.


Önceden haber vermek, cezanın ebeveyn duygusunun değil, kasıtlı, hesaplı ve adil bir sürecin ürünü olduğunu gösterir. Ayrıca ebeveyni adil bir karar vermeye zorlar. Çocuğa da tepki verme fırsatı verir. Oğlumuz, “Kardeşim dün aynı şeyi yaptı, üç şaplak aldı; bana niye dört?” dediğinde dinlerdik. Evimizde, sayının konuşulmasına sınırlı katılıma izin verdik. Ancak son sayının ebeveyn tarafından belirlendiğini bilirlardı. Aynı gün içinde ikinci suç olursa, ikinci ceza otomatik olarak iki katıydı. Bunu bazen bir sonraki itaatsizliği caydırmak için hatırlatırdık.


Kutsal Yazı, babalara çocuklarına karşı fazla katı olmamaları konusunda uyarır. Ölçü, tavizsiz adalettir. “Babalar, çocuklarınızı öfkelendirmeyin; onları Rab’bin terbiyesi ve öğretişiyle büyütün” (Efesliler 6:4). “Babalar, çocuklarınızı gücendirmeyin ki cesaretleri kırılmasın” (Koloseliler 3:21). Şaplak sayısının önceden konuşulması, yargı sürecinin adil olduğunu kanıtlar.


13. Nötr bir araç kullanın; eller sevgi içindir.


Kutsal Yazı, ceza için bir “araç”tan söz eder. “Değneğini esirgeyen, oğlundan nefret eder; onu seven, onu zamanında disiplin eder” (Süleyman’ın Özdeyişleri 13:24; vurgu bana ait). Bu açıklık, yalnızca fiziksel cezayı değil, nötr bir araçla cezayı da çağrıştırır. Bunun birkaç iyi nedeni vardır.


Ebeveynin elinden korkan çocuklar gördüm; bu çok talihsizdir. Özel bir yerde, yukarıdaki adımları tek tek izleyerek ceza aşamasına geldiğimizde, bir süredir zaten birlikte olurduk. Çocuk, bunun kindar bir saldırı değil, anne-babasını seven çocukları cezalandırmayı ebeveynden isteyen Tanrı’nın adil talebi olduğunu bilirdi. Ellerim güreşip sevgiyle okşardı; oğullarımız o ellerden korkmadı. Zihinlerinde, o ellerle o ellerde tutulan “araç” arasında ceza anında da bir karışıklık olmadı.


Biz çocukların küçük yaşlarında “boya karıştırma çubuğu” kullandık. Hafifti, geniş yüzeyi darbeyi geniş bir alana yayar, yaralanma ihtimalini azaltırdı. Vuruşu kalçalarına — Tanrı’nın bu iş için sanki hazırladığı yere — yapardık. Yüzeye yakın kemik yoktur. Araç hafif olduğundan, giysinin çıkarılmasını da gerekli gördük. (Babalara: kızları utandırmayın, aşağılamayın.) Her çocuğun hassasiyeti farklıdır; bu dikkate alınmalı. Amaç acı vermek, zarar vermek değildir. Bizde ortaokul çağında şaplak sıklığı büyük ölçüde azaldı; lisede neredeyse yok oldu. Her bir oğlumuzda son şaplak, tüm lise üçüncü sınıf boyunca yalnızca bir kez oldu. O nadir seferlerde düz bir kemer kullandım. O zamana dek “genç fidan”, “güzel bir ağaç” olmuştu; duyarlı, güçlü, dik bir delikanlıya dönüşüyordu.


14. Ağlamayı teşvik edin.


Çocuğu oturtup bekletmenin, yüzünü duvara döndürmenin, para cezası vermenin en büyük sakıncası, tanrısal pişmanlığın duygusal boşalım noktası için bir fırsat vermemesidir. Şaplak, ağlamaya uygun bir an sağladığından tövbeyi kolaylaştırır. Ağlayacak kadar canını acıtın. Çocuk bu süreçten tazelenmiş, rahatlamış, arınmış hisseder. Şaplaklar, uzun ve sürüncemeli cezalardan daha çabuk biter. Sonuçta şaplak ve gözyaşı, Kutsal Yazı’nın öğretisiyle de uyumludur. Tanrı, bu durumda gözyaşının bize iyi geldiğini bilecek kadar iyi bir “psikolog”dur.


15. Hemen sevgi gösterin.


Sevgi dolu sarılmalar, sevgi dolu şaplaklarla çelişmez. Şaplak ve sarılma ne kadar farklı davranışlar olsa da, oğullarımız her ikisinin ne anlama geldiğini her zaman anladı. Dahası, sadece oğullarımız şaplaklara katlanıp sarılmalardan keyif almadı; biz ebeveynler de öyle! Sarılmalar, ne çocuğun ne de ebeveynin reddedilmediğini, aksine hâlâ derinden sevildiklerini teyit eder. Ceza zamanlarının, en nihayetinde, çok mahrem ve sevgi dolu vakitler olduğunu gördük. Süreç boyunca yaklaşan sarılmalardan bahsetmezdik ama yıllar geçtikçe, hepimiz sarılmaların geleceğini bilirdik.


Cezayı veren ebeveyn, sarılmayı da veren olmalıdır. Çocuk, anne-babanın adalet ve sevgisi konusunda karışıklık yaşamamalıdır. Her ebeveyn, ötekinin uyguladığı cezayı desteklemelidir. Bu da kuralları en başından birlikte belirlemenin başka bir gerekçesidir.

16. Bir daha olmasın diye birlikte dua edin.


Bu son adım, sürece Tanrı’yı açıkça dahil eder ve çocuğa gerçekten onu desteklediğinizi gösterir. Tanrı’dan, çocuğa doğru davranmayı öğretmesini ve gelecekte şaplaklara gerek kalmamasını samimiyetle dileyin. Bu adım, ceza vermekten keyif almadığınızı anlamasına yardımcı olur. Bu dua, ebeveyn-çocuk ittifakını güçlendirir. İkisi aynı taraftadır; düşman günahtır. Bu son iki adım — sevginin ifadesi ve birlikte dua — ceza oturumunu çok olumlu, şefkat dolu ve ruhsal bir sonuca bağlar.


Bu 16 adımı baştan sona uygulamak zaman alır. Tüm adımlara yetecek zamanı ayırın. Çocuk eğitimi, “diğer daha önemli görevler” arasında basit bir ara faaliyet veya önemsiz bir yan uğraş değildir.


Kolay Olmasa da


Çocuklarımız biz yanında olalım ya da olmayalım, itaat etmek zorundaydı. Bizim için itaat bir prensip meselesiydi — ebeveyne yakalanmaktan çekinmek değil. Bu politikayı bakıcılara ve öğretmenlere düzenli olarak hatırlatırdık. Aile kurallarımızın bir parçası olarak oğullarımızın öğretmenlerine itaat etmelerini şart koşardık. Okulda başları derde girerse, evde ikinci bir cezayı hak ederlerdi; çünkü bir aile kuralını da çiğnemiş olurlardı. Her eğitim yılı başında, bu aile kuralını öğretmenlere açıklardım. Ebeveynlikte 20 yılı aşkın zaman içinde, bu kuralı yalnızca birkaç kez uygulamam gerekti.


Oğullarımızdan biri birinci sınıftayken, bu politikayı uygulamanın özellikle zor olduğu bir durum yaşadık; ama geriye dönüp baktığımızda, oğlumuza özellikle faydalı olduğunu görüyoruz. Birinci sınıf öğretmeni, oğlumu “yerine oturtmaktan” özel bir haz duyar gibiydi. Doğal eğilimimiz onu savunmaktı; ama bu isteğe boyun eğmeyi reddettik ve öğretmene boyun eğmesini ondan talep ettik. Bir gün, öğretmenine duyduğu tepkiyi altına yaparak gösterdi. Okul müdürü, bunun kasıtlı olduğunu ve isyan anlamına geldiğini ileri sürdü. Masum oğlumun böylesi korkunç bir davranıştan suçlu olduğuna inanmakta zorlandım. Yine de, onu eve götürdüm; Char ve ben durumu değerlendirdik. Öğretmenin kendi ajandası var gibi göründüğü bu durumda, kuralımızı uygulamak bizim için zordu. Aynı yıl, komşu bir kız ve ailesi, not meselesi yüzünden aynı öğretmenle tartıştı. Öğretmen, “Peki kızınıza hangi notu vermemi istiyorsunuz?” diye sordu. Aile “A” istedi ve aldı. Bizse, kolay yolu seçmedik. Oğlumuz notlarını hak ederek alacak ve öğretmenine itaat edecekti; özel muamele talep etmeyecektik. Suçun ağırlığı nedeniyle sekiz şaplakta anlaştık ve yukarıdaki 6. adımdan başlayarak süreci baştan sona uyguladık. Bunu geride bıraktığımıza sevindik.


Ama ertesi gün oğullarımı okuldan almaya gittiğimde, aynı şeyi tekrar yaptığını öğrendim! Bu, tekrarlanan suçlara dair kuralımızı uygulamamız gerektiği anlamına geliyordu: İlkinden kısa süre sonra olduğu için ceza iki katına çıkacaktı. Bu, aile kurallarımıza göre 16 şaplak demekti. Hiçbir zaman ve o andan sonra da, bu kadar acı verici bir şey yapmak zorunda kalmadım. Zaten oğlumun öç peşindeki öğretmenine boyun eğmesini istemek yeterince zordu; içim parçalanıyordu. Okuldan eve sessizlik içinde döndük. Yüzümdeki derin üzüntüyü o da görüyordu; gerçekti. Char’la istişarenin ardından, oğlumun odasına girdim ve kararımızı uyguladım. Yine 6. adımdan başladık. Çenem kilitli, gözlerimden yaşlar akarken 16 şaplağı saydım. Oğlum ağladı. Ben ağladım. Char ağladı. Ebeveynlik yıllarımın en zor anlarından biriydi.


O sırada farkında değildik ama Kore’deki kreş ve anaokulu deneyimleri oğlumuza sınırları fazlaca zorlayabileceğini öğretmişti. Sınıf disiplinleri beklediğimiz kadar sıkı uygulanmamış; öğretmenlere saygı ve itaat beklediğimiz düzeyde olmamıştı. Üst üste iki gün ağır ceza gerektiren bu çok zor süreç, oğlumuzun inadı kırmak için gerekliymiş. Evet, yıllar içinde disipline devam etmek gerekti; ama bir daha o korkunç deneyimi yaşaması gerekmedi. O günden sonra yıllarca sınıf arkadaşlarına ve küçük çocuklara karşı nazikti. Öğretmenlere saygılıydı ve neşeyle itaat etti. Elbette sadece o iki güne bağlı değildi; ama kesin bir dönüm noktasıydı. İlkokul birde işi ben üstlenmeyi, ilerde başka makamların daha ağır tedbirler uygulamasına bırakmaya yeğlerim. Neticede, çocuğumuz bizim sorumluluğumuzdaydı.


Yumuşatmak ve Bırakmak


Çocuklar büyüdükçe, ebeveynler temeli koruyup taktikleri uyarlamalıdır. Çocuklar ergenliğe geldikçe, kontrolü gevşetin. Ergenler birçok bakımdan genç yetişkinler gibidir. Onların onuruna saygı duyup hâlâ itaat talep etmek, hem onlara hem kendimize iyilik eder. Sağlıklı bir ilişkide çocuklar, küçük ve biçimlendirici yıllarda özgüven ve itaat geliştirir. Bu da ebeveynlere ergenleri serbest bırakma güveni verir. Bu aşamada verdiğimiz yüksek düzeyde güven, oğullarımız üzerinde hem onaylayıcı hem de ayıltıcı bir etki yaptı. Yavaş yavaş “Tanrı’nın şaplaklarını”, bizimkilerin yerine bırakmaya başladık. Tanrı’nın düzeltici dürtmelerini sezebilecek vicdanlar geliştirdiler. Bugün yetişkin olarak hâlâ bu sinyalleri nasıl okuyacaklarını biliyorlar.

Başarının Sevinci


Çocuklarımız küçükken insanlar “Küçükken tadını çıkarın; büyüyünce bir şey yapamazsınız” derdi. Bu berbat söze hiçbir zaman katılmadık. Çocuklarımızdan itaat istemek, anında ve uzun vadeli yararlar sağladı. Başından beri onları doya doya sevdik. Oğullarımızın karakteri ve itaati hakkında aldığımız sayısız övgü, burada nasıl yaptığımızı paylaşma cesareti veriyor.


8. Alışkanlık’ta (Evliliğiniz Büyürken Karakterde Büyüyün) evli eşlerin birlikte çalışmayı öğrenerek karakterlerinde büyüdüklerini gördük. Ya kişisel karakter büyür, ya da her iki taraf olabileceğinin altında kalır. Ebeveyn-çocuk ilişkisi benzer bir kişisel büyüme potansiyeli sunar. Çocuklarımızı disipline ederken, Baba Tanrı’nın bizimle nasıl çalıştığını öğrenir, kendi karakterimiz gelişir. Kutsal Yazı’ya itaat edip onlardan itaat talep ettikçe çocuklarımıza yaklaşırız.


Kendimizi disipline edip çocuklarımızı tutarlı, sevgi dolu ve kararlı biçimde disipline etmek ve öğretmek, bizim de en iyi hâlimiz olmamızın başka bir yoludur. Oğullarımızla birlikte yaşadığımız 20 yılı adım adım geçirmek, başlı başına bir kişisel gelişim süreciydi. Çocuk yetiştirmeye karar vermek, sorumluluğu kabul etmek ve sunduğu öğrenme deneyimi sayesinde kendimizi geliştirmek demektir. Kutsal Yazı, kilise önderlerinin nitelikleri arasında çocuklar üzerinde denetim kurmayı bile sayar: “Evini iyi yöneten, çocuklarını saygı içinde itaat ettiren” (1. Timoteos 3:4-5). Elbette bunu sadece hizmete liyakat için değil, doğru olduğu için yapmalıyız. Tanrı, düzenli bir aileyi ruhsal önderleri ölçmek için kullanıyor. Bu da çocukları disipline etmenin ve itaat öğretmenin erdemine delildir. Tanrı bizi birçok yolla eğitir. Yollardan biri de, evlerimizde çocuklarımızı eğitmemizi bizden istemektir.


Elverişsiz Koşullarda Çocuklarla Baş Etmek


Burada okuduklarınızın çoğu, kendi deneyimlerimize — Tanrı’yı ve birbirini seven iki ebeveynin bulunduğu bir Hristiyan evine — dayanır. Char ve ben ilk baştan ilkeler üzerinde anlaştık. İkimiz de onları tutarlı bir şekilde uygulamak için çok çalıştık. İki kişiydik ve birbirimizi destekledik. Ama gerçekçi olalım: Her çocuk, burada önerdiğimiz zaman ve emeği vermeye hazır, aynı fikirde iki ebeveyne sahip değil. Peki ya bugünün tek ebeveynli çocukları? Ya da siz bu ilkeleri keşfetmeden önce yıllar geçip çocuklarınız büyümüşse? Geç başlarsak ne olur? Bu durumlarda ne yapacağız?


İlahiyattaki öğrencilerim aynı soruları sormuşlardı. Bir “aile toplantısı” yapmalarını öneririm. Toplantıda geçmiş eksiklerini açıklayabilir, sorumluluğu üstlenebilir ve yeni politikaları duyurabilirler. Bir vakada, birkaç hafta gibi kısa bir sürede dramatik değişim oldu; küçük pürüzler dışında. Öğrencimin eşi Kathy, kocası Dan’in daha fazla dahil olmasıyla yaşanan değişimlerden büyük sevinçle söz etti. “Kontrolden çıkmış” çocuklar, şimdi daha “kontrollüydü”. Çocuklar esnektir; çoğu meydan okumadan geri dönerler. Kuralların hem daha büyük özgürlük hem daha yüksek güven ve ödüller getirdiğini fark eder etmez, bu ittifaka katılırlar.


Her durumda olduğu gibi, mevcut bir problemi çözmeye yarayacak yeni bir bilgi edindiğimizde, bulunduğumuz yerden başlamak zorundayız. Kutsal Yazı’nın öğrettiklerini uygulamaya başlayın. Tanrı çabalarınızı onurlandıracak, dualarınızı işitecek ve değişim sürecinde destekleyecektir. Yeni ceza politikası başlarken, acının bir kısmının daha önceki hatanızdan kaynaklandığını kabul edin. Bu sorumluluğu üstlenerek siz ve çocuğunuz aynı tarafta, itaatsizliğe karşı aynı takım olursunuz. Geçmiş hatalarınıza ve çocuğunuzun itaatsizliğine duyduğunuz üzüntüyü gösterdiğinizde, Tanrı bu üzüntünüzü itaatsiz çocuğun yüreğini yumuşatmak için kullanabilir.


Sonundaki sarılma ve dua, son derece önemlidir. Tek ebeveynli durumda, itaatsizliğe karşı “iki kişilik” yeni ittifakı perçinler. Tek ebeveyn ile çocuk arasındaki duygusal ittifak, başvuracak başka kimseleri olmadığından özellikle önemlidir. Bu durumda, normalde karşı cephelerde olan “ceza memuru” ile “hükümlü”, tuhaf bir şekilde güç birliği yapar ve birlikte itaatsizlik ejderhasını alt ederler. İtaatsizlik tarafından bölünmek yerine, ona karşı birleşirler. Sarılma, itaat öğretiminin bir güç yarışı, kişisel öç ya da kaba bir intikam değil; Tanrı’nın şimdi evine bereket getirmek için verdiği ilahi bir yol olduğunu teyit eder. Çocuk yetişkin olduğunda, tek ebeveyninin değişim cesareti gösterdiği için minnettar kalacaktır. Otorite zincirinin tepesinde Tanrı vardır. Otoriteyi ve sorumluluğu tesis eden O, amacının başarıya ulaşması için bizzat yardım edecektir.


Bizim kuşak tek ebeveyn gören ilk nesil değil. (Char’ın büyükannesi gibi) nice dul kadın ve erkek, ebeveynlik rollerinde üstün başarı gösterdi. Tek ebeveyn, dezavantajını itaatkâr çocuklar yetiştirmemek için bahane etmemelidir. Ederse hem kendisi hem çocukları daha büyük bir dezavantaja sahip olur — kendisini mazur sayar.

Evlilik ve ebeveynlik, büyük ve gerçekten harika deneyimlerdir. Tanrı’nın kurallarına uymamak, eşler arasındaki neşeyi, ebeveynlerle çocuklar arasında Tanrı’nın amaçladığı karakter gelişimini çalar. İyi disiplin edilmiş, saygılı ve özgüvenli çocuklar yetiştirdiğimizde hem ebeveynler hem çocuklar gelişir. Bu, iki nesil etkili Hristiyan üretir.